Zümrüdü Anka Kuşu Efsanesi



Pers Mitolojisinden doğan bu efsaneye göre, Simurg adıyla da bilinen Zümrüdü Anka Kuşu, öleceğini anladığı zaman kendine dağın zirvesinde kuru çalılardan yuva yapar ve orada ölümünü bekler. Güneşin o çalıları yakmasıyla birlikte de orada yanar ve küllerinden daha güçlü bir şekilde yeniden doğar.


Bütün kuşlar Anka Kuş’unu bilge olarak görür ve kendilerini kurtaracağına inanırlar. Bu döngü böyle devam ederken bir gün diğer kuşlar, bilge Anka Kuş’undan haber alamazlar ve onu aramak için yaşadığı yere gitmeye karar verirler. Anka Kuş’unun yaşadığı yer ise Kaf Dağı’nın zirvesindedir.


Dağın zirvesine yapılan bu yolculukta ilk başta zirveye kadar çıkacağına inanmayan cesaretsiz kuşlar elenir. Zirveye çıkamayan bu kuşlar, diğer kuşları da bu yolculuğun çok zor olduğuna ve baştan vazgeçmelerinin hepsinin yararına olacağına ikna etmeye çalışırlar. Ancak diğer kuşlar yoluna devam eder. Bir süre sonra ise Anka Kuşu için bu risk değmez diye ego yapan kuşlar pes eder. Yolculuk devam ettikçe kuşlar korkudan, inançsızlıktan, iradesizlikten teker teker sürüden ayrılmaya devam ederler. Ta ki Kaf Dağı’nın zirvesine ulaşıldığında geriye yalnızca 30 kuş kalana kadar… Bu yolculukta zirveye sadece kimsenin moralini bozmasına izin vermeyen, cesaret sahibi ve egosuz kuşlar ulaşır. Dağın zirvesine ulaşan bu kuşlar, zirvede Anka Kuş’unu bulamazlar. Ancak buldukları çok daha önemli bir şey vardır: Simurg ismi ’30 kuş’ anlamına gelir. Yani o kuşların her biri bir Simurg ’dur. Kurtarıcı, bilge kuş…


Onların kendilerini kurtarmak için bir kurtarıcıya ihtiyaçları yoktur; çünkü asıl kurtarıcı kendi içlerindeki sabır, irade ve cesarettir. Asıl bilgeliğe ulaşmanın yolu ise kendi içine yapılan yolculukta saklıdır.


İşte küllerinden yeniden doğmak terimi de buradan gelir. Bu bilge kuşun hikayesinden bizim de çıkartmamız gereken dersler var gibi gözüküyor, ne dersiniz? İçinden çıkamadığınız bir acı yaşıyorsunuz. Hatta nefes almanızı bile engelleyen bir acı bu belki. Peki bu durumu yıkılmadan, hatta içinden daha da güçlü çıkacak şekilde nasıl aşarız? Kendi hayatımızın Anka Kuşu olmak için neler yapabiliriz gelin birlikte bakalım!


1. Yalnız kalmaktan korkmayın.


Anka Kuşu öleceğini anladığı zaman kendi kabuğuna çekilir ve bir süre yalnız kalır. Bu yalnızlığı sayesinde yeniden doğma cesaretini kendinde bulur. Sizin de küllerinizden çok daha güçlü doğmanız gereken bir durum varsa önce yalnız kalıp neye ihtiyacınız olduğunu dinlemenizde fayda var. Yalnız kalmaktan korkmayın, kendi kendinizin ilacı olun.


2. Ulaşacağınız zafer için yanmayı göze almalısınız.


Eğer Anka Kuşu yanmaktan korksaydı küllerinden yeniden doğamadan can verirdi. Bazen yanmak gerekir, daha güçlü doğmak için. Yaşadığınız acılar sizi ürkütmesin. Kim bilir, belki sizi küllerinizden yeniden doğuracak ateş çektiğiniz bu acılardır.


3. İhtiyacınız olan tek şey cesaret.


İçinde yaşadığınız durum sizi zorlamaya başladıysa ve gittikçe dayanılmaz bir hale geliyorsa değişimin vakti gelmiş demektir. Yani mottomuz, “Yaşadığınız durumu değiştiremiyorsanız kendinizi değiştirin.” Hayat bir sınav ve biz de sürekli yeni şeyler öğrenen öğrencileriz. Bu sınavı da ancak gelişerek ve değişerek daha keyifli hale getirebiliriz.


4. Kolay olsaydı herkes yapardı.


Kendinize doğru yapacağınız bu yolculukta sürekli konuşup fikir veren, sizi aşağıya çekmeye çalışan insanlar olacaktır. Unutmayın, kolay bir yolculuk olsaydı sadece 30 kuş değil, bütün kuşlar bilgelik seviyesine gelirdi. İşler dayanamayacağınız seviyeye geldiyse başlamak için en doğru zamandasınız! Zirveye çıktığınızda bu yolculuğun aslında çok keyifli olduğunu fark edeceksiniz.



kucukilhamkutusu.com

 

 

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Ben 
senden önce ölmek isterim. 
Gidenin arkasından gelen 
gideni bulacak mı zannediyorsun? 
Ben zannetmiyorum bunu. 
İyisi mi, beni yaktırırsın, 
odanda ocağın üstüne korsun 
içinde bir kavanozun. 
Kavanoz camdan olsun, 
şeffaf, beyaz camdan olsun 
ki içinde beni görebilesin... 
Fedakârlığımı anlıyorsun: 
vazgeçtim toprak olmaktan, 
vazgeçtim çiçek olmaktan 
senin yanında kalabilmek için. 
Ve toz oluyorum 
yaşıyorum yanında senin. 
Sonra, sen de ölünce 
kavanozuma gelirsin. 
Ve orada beraber yaşarız 
külümün içinde külün, 
ta ki bir savruk gelin 
yahut vefasız bir torun 
bizi oradan atana kadar... 
Ama biz 
o zamana kadar 
o kadar 
karışacağız 
ki birbirimize, 
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz 
yan yana düşecek. 
Toprağa beraber dalacağız. 
Ve bir gün yabani bir çiçek 
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 
sapında muhakkak 
iki çiçek açacak: 
biri sen 
biri de ben. 
Ben 
daha ölümü düşünmüyorum. 
Ben daha bir çocuk doğuracağım. 
Hayat taşıyor içimden. 
Kaynıyor kanım. 
Yaşayacağım, ama çok, pek çok, 
ama sen de beraber. 
Ama ölüm de korkutmuyor beni. 
Yalnız pek sevimsiz buluyorum 
bizim cenaze şeklini. 
Ben ölünceye kadar da 
bu düzelir herhalde. 
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? 
İçimden bir şey: 
belki diyor. 


18 Şubat 1945, Nazım Hikmet


Çünkü Yarın Henüz Başladı


Kafanı kaldır ve çevrene bak
Gördüğün şeylerden hoşlanmayabilirsin
Omuzlarının üzerinde ağır bir yük
Ve özgürlüğün için hiçbir şey yapamaya bilirsin

Temizlik Yaptım Bugün

Temizlik yaptım bugün... 

Hem de tüm benliğimde...

Tüm kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı temizledim...
En küçük yerlerine, kıvrımlarına girmiş, sinmiş bütün pislikleri attım...
Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce...
Görmenizi isterdim...
İçimde ne kadar da büyük bir yer kaplıyorlarmış...
Kırgınlıklarımı atarken, bakmadım neydi onlar diye...
Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanmaya değer...

Ayrılık Sevdaya Dahil

Ne zaman bir yakınımı kaybetsem bu şiiri dinlerken buluyorum kendimi. En yakınlarımız değil midir sevgililerimiz? Benim için öyle... Çok şey yarım hâlâ, yazılmadığından -yazılamadığından.-   

Ayağa Kalk!


Pes ettiğin, yenildiğin için değil de devam etmek için ağlayabilmek isterseniz sizi uyandıracak, zaten içinizde olan bir şeylerin harekete geçmesine küçük bir katkısı olabilecek bu diyalogları iyi okuyun. Gerçekten hissedin..


Aslında gerçekten bildiğimiz şeyleri fark etmek için, ayağa kalkabilmek için bu cümlelerden birkaçı da eminim sizin içindir. O zaman başlıyoruz, haydi, şimdi ayağa kalk! Devam et..


Passenger - Let Her Go


ışığa yalnızca güneş ışığı az olduğunda ihtiyacın olur 
ve güneşi, yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin 
ve onu sevdiğini yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

sadece mutsuz olduğunda, çok mutlu olduğun zamanları hatırlarsın 
evi özlediğin zaman yalnızca yoldan nefret edersin 
ve onu sevdiğini, yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 
gitmesine izin verdiğinde 

camının dibinde bakakalırsın 
ve bir gün bu rüyanın uzun süreceğini umarak 
ancak rüyalar yavaş gelir ve hızlı giderler 

onu, yalnızca gözlerini kapattığında görürsün 
belki bir gün nerede olduğunu anlarsın 
dokunduğun her şey elbet bir gün ölecek 

ama ışığa, yalnızca güneş ışığı az olduğunda ihtiyacın olur 
ve güneşi, yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin 
ve onu sevdiğini yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

sadece mutsuz olduğunda, çok mutlu olduğun zamanları hatırlarsın 
evi özlediğin zaman yalnızca yoldan nefret edersin 
ve onu sevdiğini, yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 
gitmesine izin verdiğinde 

karanlıkta tavana baka duruyorsun 
kalbinde o eski bilindik boş his 
çünkü aşk çok yavaş gelir ve hızlı bir şekilde gider 

onu, uyuyakaldığında görürsün 
ancak hiç dokunmaz hiç tutmazsın 
çünkü onu o kadar sevmişsindir ki 
derinlere dalmışsındır 

ışığa yalnızca güneş ışığı az olduğunda ihtiyacın olur 
ve güneşi, yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin 
ve onu sevdiğini yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

sadece mutsuz olduğunda, çok mutlu olduğun zamanları hatırlarsın 
evi özlediğin zaman yalnızca yoldan nefret edersin 
ve onu sevdiğini, yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

ve onun gitmesine izin verirsin 
ve onun gitmesine izin verirsin 
ve onun gitmesine izin verirsin 

çünkü yalnızca güneş ışığı az olduğunda ihtiyacın olur 
ve güneşi, yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin 
ve onu sevdiğini yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

sadece mutsuz olduğunda, çok mutlu olduğun zamanları hatırlarsın
evi özlediğin zaman yalnızca yoldan nefret edersin 
ve onu sevdiğini, yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

çünkü ışığa yalnızca güneş ışığı az olduğunda ihtiyacın olur 
ve güneşi, yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin 
ve onu sevdiğini yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın 

sadece mutsuz olduğunda, çok mutlu olduğun zamanları hatırlarsın 
evi özlediğin zaman yalnızca yoldan nefret edersin 
ve onu sevdiğini, yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın