Ne zaman bir yakınımı kaybetsem bu şiiri dinlerken buluyorum kendimi. En yakınlarımız değil midir sevgililerimiz? Benim için öyle... Çok şey yarım hâlâ, yazılmadığından -yazılamadığından.-
Pes ettiğin, yenildiğin için değil de devam etmek için ağlayabilmek isterseniz sizi uyandıracak, zaten içinizde olan bir şeylerin harekete geçmesine küçük bir katkısı olabilecek bu diyalogları iyi okuyun. Gerçekten hissedin.. Aslında gerçekten bildiğimiz şeyleri fark etmek için, ayağa kalkabilmek için bu cümlelerden birkaçı da eminim sizin içindir. O zaman başlıyoruz, haydi, şimdi ayağa kalk! Devam et..
Ludwig Wittgenstein'ın yaşamının tek amacı sineğe şişeden çıkış yolunu göstermekti; ama, gerçek şuydu: İnsanoğlu şişeden çıkış yolunu öğrenmek istemiyordu; bizler tutsaktık, şişenin içi bizi büyülüyordu; cam yüzeylerin dokunuşu yetiyordu bize; bu cam yüzeyler deneyimlerimizin ve heveslerimizin sınırlarıydı; şişe derimizdi, ruhumuzdu; camın görüşümüzü bulandırmasına alışmıştık; çevremizdekileri arada cam olmadan açıkça görmek istemiyorduk; daha taze bir hava solumak istemiyorduk; şişenin dışında yaşayamazdık. Ya da, şişenin camdan yansımalı dilinde, kendimize bunun böyle olduğunu söylüyorduk.
"Sineğe şişeden çıkış yolunu göstermek mi istiyorsun? Şişeyi kır."
Eğer bir şeyden eminseniz, buna bir de başka bir açıdan bakmaya zorlayın kendinizi. Aptalca ya da yanlış olduğunu düşünseniz bile, yapın bunu. Bir şey okurken yalnızca yazarın düşüncelerini dikkate almakla kalmayın, bu konuda kendinizin de ne düşündüğünü tartın. Kendi benliğinizin sesini bulmaya çalışmalısınız çocuklar. Ve buna başlamak için ne kadar çok beklerseniz, onu bulmanız o kadar güçleşir. Thoreau demiş ki: 'İnsanların çoğu sessiz bir umutsuzluk içinde yaşamlarını sürerler.' Neden buna boyun eğelim? Yeni yollar aramaktan asla kaçınmamalısınız.